30 Ekim 2011 Pazar

İhtiyarlamak mı? Yaşlanmak mı?

Geçen gece benden yaşça büyük arkadaşlarımla beraberdim. Çoğu benden yaşça küçük ya da yaşıt arkadaşımla geçirdiğim zamanlardan daha neşeli, çocuksu, eğlenceli ve herşeyden öenmlisi samimi bir birliktelik idi. Çok güldük... ama çok. gecenin sonunda onlardan ayrılıp eve dönerken yolda şunları düşündüm:

Yaşlanmak ve ihtiyarlamak her nekadar eş anlamlı sözcükler olsalar da bana öyle değillermiş gibi geliyorlar. Sanki yaşlanmak fiziksel de... ihtiyarlık fikren bir eskimeymiş gibi. Yaşlı insanlar enerjilerini hiç kaybemezler, yaşlarının verdiği olgunlukla daha da yenilikçi, enerjik ve yaratıcı fikirlere sahiplerdir. Çünkü onlar gerçekten halen gençtirler. İhtiyarlar ise zihnen eskimiş oldukları için çok sıkıcı, ağır ve alışılmış düşüncelerle doludurlar. Ha bir de genç ihtiyarlar var. Onlar en fenası. Benden uzak olsunlar lüfen.

Canım annem halen benden genç tavırlarıyla bazen kendimi ihtiyar hissettirir. Ömrü uzun olsun... Çok  şanslıyım çevremdeki yaşı büyüklerin hemen hepsi yaşlanıyor... ihtiyarlamıyorlar.

Hepsinin ömrü uzun olsun...

Gökhan Okur, Lefkoşa, 30 Ekim 2011

23 Ekim 2011 Pazar

İkide Bir "Sinemafotografi" Atölyesinden

Bugün akşam sona eren atölye çalışmasında öğrenci arkadaşların yaptığı çalışmalardan örnekler.


Melek Osmanlılar
Melek Osmanlılar
Melek Osmanlılar
Sabire Koçak
Yiğit Turan
S. Tuğçe Arslan
Zeynep Kul
Nazan Cebeci
Kaan Öçal

20 Ekim 2011 Perşembe

Akut Apandisit Ameliyatım

Geçen gece üç gündür devam eden, göbek çevresinden başlayıp sağ alt kadrana yerleşen karın ağrısı ve bulantı yakınmalarıyla acil servise başvurdum. Kusmam olmamıştı. Daha önce böyle bir yakınmam da. Öz ve soy geçmişimde de böyle bir özellik yoktu. Doktor karın muayenesinde, sağ alt kadranda palpasyonla hassasiyet, defans ve rebaund tespit etti. Diğer sistem muayenelerim doğaldı. Kan basıncım 110/70 mmHg, nabzım 72/dak, solunum sayım 24/dak, ateşim 36,5ºC idi ve sonuç olarak apandisit ameliyatına acilen alındım.

Her neyse uyandığımda doğal olarak yataktayım, canım yanıyor, fenayım. Üstümdeki örtüyü şöyle bir kaldırdım ki ne göreyim karnımın sağ alt tarafında bir kesik, dikilmiş, bir diren takmışlar sallanıyor yataktan aşağı...

Neyse doktorlar sabah ziyaretime geldiler. Halimi hatırımı sordular. Açtım ağzımı yumdum gözümü. Yani dedim, bu ne biçim ameliyattır böyle doktor bey ... Neden sağdan kestin? Kes soldan. Dikiş desen berbat. Direni neden oraya taktın? Görünmeyen bir yere taksana...

Beyefendi! dedi, doktor bey. Bize işimizi sen mi öğreteceksin?

Durdum. Düşündüm ve dedim ki:
Geçenlerde tasarladığım tıp dergisinin kapak ve sayfa düzenini hoyratça eleştirerek, anatomi bilgilerinle DERGİ TASARIMI NASIL YAPILIRI sen bana öğretiyorsun da, neden temel sanat eğitimi bilgilerimle APANDİSİT AMELİYATI NASIL YAPILIRI ben sana öğretemiyorum? Sonra da direni söktüm attım.

Tabii ki tüm bu anlattıklarım sadece bir kurmaca...

Bu yazıyı neden yazdığıma gelince; Geçenlerde grafik tasarımcı bir arkadaşıma tasarımını yaptığı tıp dergisinin 'doktor bey' editörü  oturmuş tasarım hakkında destursuzca konuşmuş. Ben de bunu duyunca bunları yazma gereksinimi duydum.

Gökhan Okur, Lefkoşa, Eylül 2011.